CHP Lideri Özgür Özel: "Türkiye’nin Birinci Partisi CHP'yi Kimseye Aşağılatmam, Senin Alnını Karışlarım"

12.07.2025

“KURULAN KUMPASLARI YIRTIP ATACAĞIZ, YAPILANLARIN HESABINI TEKER TEKER SORACAĞIZ”

“TERÖRSÜZ VE DEMOKRATİK TÜRKİYE’NİN ARKASINDAYIZ, BARIŞIN DA DEMOKRASİNİN DE TEMİNATIYIZ”

“ERDOĞAN’IN BASKICI REJİMİ, BAŞKANLARIMIZA DÜŞMAN HUKUKU UYGULUYOR; BÖYLE AHLAKSIZLIK OLMAZ”

“GÜNAHSIZ ARKADAŞLARIMIZA İFTİRA ATIYOR, BELEDİYE BAŞKANININ İHBARINI DUYMUYOR, YAZIKLAR OLSUN BÖYLE DÜZENE”

“ARTIK YAŞLANDIN VE YORULDUN, ÜLKENİN DERDİNİ DUYMUYOR, ÇÖZMÜYORSUN, GEL 2 KASIM’DA ADAY OL”

“UMUT SİYASETİ YAPAMADIĞI İÇİN, DÜŞMAN SİYASETİ YAPIYOR”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Malatya’da gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Meydanın zirvesindeki beyazından kayısısının altın sarısına, bahçelerin yeşilinden gürüldeyen ırmakların maviliğine, doğasının güzelliği insanlarının yüzüne vurmuş canım Malatya, güzel Malatya merhaba. Malatya’nın gönlümdeki yerini biliyorsunuz. Malatya’ya ağabeyimin evine gelir gibi, kardeşimin evine gelir gibi geliyorum. Siyasetteki her adımda yanımda, her daim arkamda olan ve onun üzerinden kurduğumuz gönül bağıyla, Malatya’yla Özgür Özel’i tanıştıran ve her yıl en az birkaç kez buluşturan Veli Ağbaba’nın memleketi Malatya” dedi. Özel, şunları söyledi:


“BURASI ÖZGÜR ÖZEL’İN DE MEMLEKETİDİR”

“Malatya’nın siyasi tarihimizde ve partimizin tarihinde çok önemli bir yeri var. Garp Cephesi Kumandanı Mustafa Kemal Atatürk’ün yol arkadaşı, Lozan Fatihi, Cumhuriyetimizin ikinci Cumhurbaşkanı İsmet Paşa’yı rahmetle, minnetle anıyorum. Malatya sadece sosyal demokratlardan, Cumhuriyet Halk Partisi’nden değil; sağdan da çok önemli siyasetçiler çıkardı. Hepsi Türkiye’ye ve partilerine çok hizmetler ettiler. İki Cumhurbaşkanı, dört Genel Başkan çıkarmış bir şehirden bahsediyoruz. Darbelere, darbecilere direnmiş bir şehirden bahsediyoruz. İsmet Paşa’dan sonra Kenan Evren’in ‘Başkasını seçeceğim’ demesine rağmen seçilen rahmetli Özal’ı rahmet ve minnetle anıyoruz. Ayrıca her ikisi partilerinin de Genel Başkanı’ydı. Üçüncü Genel Başkan rahmetli Recai Kutan’ı da rahmetle ve minnetle anıyorum. Malatya’nın çıkardığı dördüncü Genel Başkan kim? Hatırlamıyorlar. Bilen? Özgür Özel elbette, Veli Ağbaba’nın kardeşi. Manisa dışında Osmaniye ile birlikte en çok gittiğim, en çok konuştuğum, en çok çalıştığım, ne zaman bir destek lazımsa Manisa gibi, kaya gibi arkamda duran canım Malatya sizi çok seviyorum. Burası Özgür Özel’in memleketidir. Malatya’nın dördüncü çıkardığı Genel Başkan Özgür Özel’dir.”

“‘MALATYA’DA YÜZDE 38’İ NASIL ALIR?’ DEYİP DARBEYE GİRİŞTİLER”

“Biraz önce arkadaşlarımız hatırlattılar. Okudular mektubunu Ekrem Başkanımızın. 19 Mart darbe girişiminden sonra bugün burada 35’inci mitingimizi yapıyoruz. Ne oldu 19 Mart’ta? Niye ‘darbe’ diyoruz. Bütün Malatya bilir, darbeler iktidara yapılır. Doğası gereği iktidara yapılan bu darbelerde herkes döner, muhalefetin gözünün içine bakar. Hele hele ana muhalefetin ne diyeceği ne yapacağı çok önemlidir. Hatırlayın, etle tırnak gibi oldukları, ne istedilerse verdikleri, hatta sonra birbirlerine düşünce ‘Parsel parsel Ankara’yı onlara verdin’ diye birbirlerini suçladıkları bir cemaat 15 Temmuz’da darbeye kalkıştı. Biz o gün darbenin muhatabı kim hiç düşünmedik. 15 Temmuz gecesi hiç duraklamadan muhataplarımızı aradık. AK Parti’nin o güne kadar bize yaptıklarını, dediklerini bir kenara bıraktık. Darbeye karşı Meclis’te hep beraber direndik. Çünkü biz biliyoruz ki darbe sandığı, milletin iradesini hedef alır. Kim milletin seçtiğine darbe yapıyorsa, karşısında hep birlikte durmak icap eder. O gün o zor sınavdan hepimiz alnımızın akıyla çıktık. Ama bu sene 19 Mart’ta yaşadığımız darbe, evet iktidara; 31 Mart seçimlerinin birinci partisine, o partinin İstanbul’a seçtirdiği belediye başkanına, yetmez gelecek seçimlerdeki Cumhurbaşkanı adayımıza, milletimizin takdiriyle bir sonraki Cumhurbaşkanımıza, Ekrem İmamoğlu’na yapıldı. Biz 47 yıl ikinci parti olduk, üçüncü parti olduk. Baraj altında kaldık ama dönüp de kabahati millette bulmadık. Malatya’da düşük oylar aldık, 1977’den beri beş belediyeye ulaşamadık. Yüzde 23 aldık 2019’da dört parti birlikte. 2023’te altı parti birlikte yüzde 25 aldık ama Malatya’ya kızmadık. Çalıştık, ‘Malatya’yı anlamalıyız, dinlemeliyiz. Onun yanında olmalıyız. Günü gelince takdir ederse biz kazanırız’ dedik. Bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı 47 gün göstermeyenler, 31 Mart seçimlerinde partilerinin tarihi boyunca ilk kez yenilenler, ilk kez ikinci olanlar, Türkiye’deki nüfusun yüzde 65’ini CHP’nin kazanmasını hazmedemeyenler, ‘Daha 2023’te altı parti yüzde 24 aldı. Tek başına CHP, Malatya’da yüzde 38’i nasıl alır?’ diyenler döndüler ve partimize, Cumhurbaşkanı adayımıza darbeye giriştiler. O günden beri meydan meydan geziyoruz. Sıcak demiyoruz, soğuk demiyoruz. Yağmuru da doluyu da yiyoruz. Ama meydanlarda milletin iradesine sahip çıkmaya devam ediyoruz.”

“19 MART’I 75 YIL ÖNCE MALATYA YAŞADI”

“Şimdi Malatya’da geçmişten bir hatırlatma yapalım. Bütün Türkiye’ye ibretlik bir hatırlatma... 19 Mart’ı yıllar önce, 75 yıl önce Malatya yaşadı… Bütün sağlık çalışanlarına, şu koşup giden ekibe, covid sırasında ‘Hakkınız ödenmez’ deyip sonra haklarını ödemeyip yedikleri sağlık çalışanlarına bir kuvvetli alkış alayım sizden. Bir de madem alkış almaya başlamışken polislerimiz var. Tayyip Bey bunlara zam sözü verdi, tutmuyor. 12/24 çalıştırıyorlar, fazla mesai vermiyorlar. Her türlü olmadık işi polise yaptırıyorlar. Emeklerini sömürüyorlar. Sonra da milletle karşı karşıya getiriyorlar. Polis teşkilatında çalışan bütün arkadaşlarımıza bir kuvvetli alkış alalım. Bugün şehidimizin, Malatyalı teğmenimizin evine gittim taziyeye. Çok üzüldük o yaşananlara. O konunun da hızla Meclis’te araştırılmasına çalışıyoruz. Ama sınır boyunda bekleyen, ‘terör’ deyince terörle mücadele eden, ‘savaş’ deyince gözünü kırpmadan giden Mehmetçiğe de yürekten bir teşekkür alkışı... 31 Mart’ın hazımsızlığını 19 Mart’ta darbeye çevirenlerin aynısını Malatya, 75 yıl önce yaşadı. 1950’de ilk yerel seçimleri İsmet Paşa’nın adayı Mahmut Muzaffer Akalın kazanır. Akalın kazanır ama iktidar Demokrat Parti’de Vali olarak buraya Başbakan Yardımcısı’nın kayınbiraderini yollarlar. Vali gelir, Akalın’a ‘İlk iş belediye binasındaki İnönü resimleri inecek’ der. Belediye Başkanı ‘O resimleri oradan indirmem’ der. Bir yolunu bulur, Belediye Başkanı’nı görevden alır. Mahkemeye giderler, Mahkeme Başkanı haklı görür ve göreve iade eder. Bu sefer belediye meclisini lağvederler, Malatya Belediyesi’ne kayyım atarlar. Bu mücadelenin sonunda bu sefer seçimler tekrarlanır ve Cumhuriyet Halk Partisi en yakın rakibinin iki kat oyunu alarak belediyeyi kazanır. Malatya 75 yıl önceden, seçtiğine sahip çıkmanın, seçilmişlerin arkasında durmanın, darbecilerle mücadele etmenin en iyi örneğini Türkiye’ye göstermiştir. Hem Malatya’ya 1950’den beri seçilen hangi partiden olursa olsun belediye başkanlarına; vefat edenlere rahmetle, çalışanlara, yaşayanlara minnetle şunu ifade ediyoruz. Millet kimi seçerse, biz onun arkasındayız. Ama darbecilerin sonuna kadar karşısındayız. Son yerel seçimlerde 47 yıl sonra Arapgir’e, Arguvan’a, Doğanşehir’e, Hekimhan’a ve Yazıhan’a birbirinden kıymetli pırıl pırıl belediye başkanlarımızı seçtikleri için yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.”

“10 DEPREMZEDEDEN ALTISI HALA ÇADIRDA, GURBETTE, KONTEYNERDE”

“Biraz önce Veli Başkan ifade etti, 6 Şubat depremi, ülkemizi çok kötü şekilde yaralayan, 50 binin üzerinde canımızı alan, her eve bir ateş, 11 şehre ateş düşüren bir deprem. Deprem olduktan sonra ilk gece buraya geldim. İlk geceyi Malatya’da ateşin başında geçirdim. Ertesi sabah görüntüyü görünce depremin Malatya’da neler yaptığını gördüm. Veli Ağbaba’nın mücadelesini, Cumhuriyet Halk Partisi örgünün aylar süren mücadelesini, defalarca Malatya’ya gelerek, 45 gün kaldığım deprem bölgesinde beş-altı kez gelip görerek, milletvekillerimizin çalışmalarını görerek buradaydım. O günlerde tüm Türkiye’de 650 bin konut yapılacaktı. Malatya’daki konut ihtiyacı da 101 bindi. O gün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya’ya da Türkiye’ye de bir yıl içinde bütün konutları teslim etmenin sözünü verdi. Şimdi depremin üzerinden 2,5 yıl geçti. İstanbullunun, İstanbul’u yönetmesine onay vermediği Murat Kurum’u tekrar bakan yaptı. Murat Kurum, geçtiğimiz günlerde ‘250 bininci konutu teslim ediyorum’ diyerek, ‘Yapamazsın, dediler. Yapıyoruz’ diye algı yöneterek utanmadan, sıkılmadan törenler yaptı. Ey Murat Kurum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü; bir yılda 650 bin konut. 2,5 yıl geçmiş, 250 bin konut konutların yüzde 38’i. Malatya’daki duruma bu sabah baktım. 101 bin konut sözü var, 35 bin konut vermişler. ‘Bir yılda bitireceğiz’ demişler, 2,5 yılda konutların yüzde 35’i verilmiş. AFAD’a göre 75 bin kişi Malatya’da konteynerde yaşıyor. İlk başta 125 bin kişiydi, 50 bini konteynerden kurtulmuş, 75 bin kişi konteynerde yaşıyor. Doğru mu? Konteynerler perişan durumda, sağlık tehditte. Bu sıcağın altında 2,5 yıl sonra Malatya gibi şehirde 75 bin kişi konteynerde kalıyor. Bu Murat Kurum utanmadan teslim töreni yapıyor. Milletten alkış istiyor. Buradan ifade ediyoruz. ‘Bir yıl içinde vereceğim’ deyip, 2,5 yılda yüzde 40’ını bile vermeyen, 10 depremzededen altısını çadırda, konteynerde ya da gurbette yaşatan bu AK Parti iktidarına da Recep Tayyip Erdoğan’a da yazıklar olsun. Bir diğer taraftan depremzedelere verilen konutlar oturulacak gibi değil. İkizce bölgesinde altyapı yetersiz, okul yok, cami yok, ekmek alacak market yok. Yerinde dönüşüme 750 bin lira hibe, 750 bin lira kredi dediler. Bugün ortalama ev fiyatı 3,8 milyon lira. Bugün artık bunun hızla daha önce teklifini verdiğimiz gibi 1,5 milyon lira, 1,5 milyon lira hibeye döndürülmesi gerekmektedir. Veli Ağbaba gelirse, çok seviyorsunuz, oy vereceksiniz. Ama iktidar başka. ‘Veli Ağbaba başkan olursa yerinde dönüşüm olmaz’ diye korkutup, Malatyalılara oy vermemek için ikna edenler, yerinde dönüşüm yapıyorlar mı? En büyük yalanı attılar. Yine suçüstü yakalandılar. Bunun için şunu söylemek gerekir. Hem kiracıların çaresizliğine dikkat etmek lazım. Deprem olduğunda 7 bin 500 liraydı Malatya’da ortalama kira, şimdi 25 bin 800 liraya çıkmış. Kiracıyı düşünen yok, kiracının yanında duran yok. Ama Malatyalının da kiracısının da çiftçisinin de arkasında duran bir kişi var. O da sizin evladınız, benim kardeşim Veli Ağbaba.”

“ÇİFTÇİYE ‘YARDIM YAPACAĞIZ’ DEYİP, KASIMA ERTELEDİLER”

“Geçtiğimiz günlerde 12 Nisan’da, üç ay önce bir don felaketi yaşandı. Manisa’da üzüm üreticisi yandı. Antalya’da, güneyde narenciye üreticisi. Çay üreticisini de vurdu, elma üreticisini de. Amasya’yı da vurdu, Rize’yi de. Ancak Malatya’yı don öyle bir vurdu ki Malatya’da ne kayısı kaldı; ne elma, ne badem, ne ceviz, ne ayçiçeği, ne buğday… Her şeyi sildi, götürdü. Kayısının üzerinde bir tane kalmadı, yandı kavruldu. Önce bir durdular, Meclis’te sustular. Büyük mücadelelerden sonra partimizin ve Veli Başkan’ın, nihayet komisyonu kurdular. Dediler ki ‘Bayramdan sonra bu zararı karşılayacağız.’ Malatya’da 8 milyon ağaç var. 60 bin haneye bakıyor. Yaşıyla kurusuyla kayısı, 70 ülkeye ihracat yapılıyor. Malatya’da toplam 40 milyar liralık zarar var. Mutlaka meyveler için, başta kayısı, bütün meyve bahçeleri için dönüm başına 10 bin lira ödenmesi şart. Diyorlar ki ‘TARSİM var mı?’ Beş ağaçtan birinde TARSİM var. Beş ağaçtan birinde. Gerisini kaderine bırakıyorlar. ‘Yardım yapacağız’ dediler, şimdi kasıma ertelediler. Malatya’dan bir kez daha bu iktidara sesleniyoruz. Kayısı demek sadece ağacı olanı değil, bu şehirdeki herkesi etkileyen bu don faciasının yükünü bu şehrin sırtından alın. Derhal Malatyalı çiftçilerin sesini duyun, ödemelerini yapın. Ayrıca her geldiğimde hatırlatıyorlar. Arguvan’ın Yoncalı Barajı, 30 yıldır bitmedi. Diyorlar ki bu baraj yılda 750 milyon lira, neredeyse 1 milyar lira ekonomiye katkı sağlayacak, ama halen daha bitmedi. Çiftçilerin zararlarının bir an önce karşılanması gerekiyor. Üreticilerin, bankalara olan borçlarının faizlerinin silinmesi, ana paranın derhal ertelenmesi gerekiyor. Elektrik ücretlerinde indirim yapılmalı, elektrik ücretini ödenmediğinde derhal kesim işlemi durdurulmalı, eskiden olduğu gibi hasat dönemine bırakılmalı. Ama bu sene elektrik borçlarıyla ilgili mutlaka bir erteleme ve bunun için faizsiz bir kredilendirme yapılmalı. Çiftçinin kullandığı mazottan ÖTV, KDV alınmamalı. Ayrıca Malatya’da AK Parti’nin bir şampiyonluğunun acısı çekiliyor. Türkiye’yi dünya sığır ithalatçılığında birinci yaptılar. Malatya’daki besicileri perişan ettiler. Yetmezmiş gibi şap hastalığı da yüzde 50 ila 80 arasında et ve süt üretiminde sıkıntı yarattı. Bunun için derhal Malatya’nın çiftçisine de besicisine de bu devletin sahip çıkması gerekiyor. Malatya’nın sesini duyurmamızı istedi arkadaşlar, buradan canlı yayında bütün Türkiye’ye sesleniyoruz. Malatya’nın sesini duyun, Malatya’nın sesini duyun.”

“ASRIN FELAKETİNİN 1,5 KATI PARAYI 19 MART DARBESİNDE HARCADILAR”

“Ekonomi yıllardır bitmek bilmeyen bir krizin içinde. 19 Mart darbesiyle birlikte zaten zorda olan ekonomi, iyice dibe vurdu. Ne eğitimde ne işte olan tam 4,7 milyon gencimiz var. Bu rakam yüzde 6 Avrupa’da, kara kara düşünüyorlar. Türkiye’de yüzde 35. Gençlerin yüzde 35’i ne çalışıyor ne okula gidiyor. Ev genci diyorlar. Ve bu tarihin en yüksek rakamı. Yoksullukta Avrupa birincisiyiz. Gıda enflasyonunda dünya birincisiyiz. Sadece ve sadece bu ikisindeki rakamların en önemli sebebi; adalete güvende dünyada 117’nci sıradayız. 19 Mart’ta yaptıkları darbe ile 150 milyar dolar hasar yarattılar. Ve bu para 6 trilyon lira. ‘Asgari ücreti 30 bin lira yapın, işverenin yükünü destekleme ile kaldırın’ diyoruz. Buna lazım paranın 120 katı. Emeklilere verdikleri zammın tam 150 katı. 6 Şubat depremindeki hasarın 1,5 katı. Asrın felaketinin 1,5 katı kadar parayı 19 Mart darbesinde harcadılar, bitirdiler. Ve maalesef Mehmet Şimşek diyor ki ‘Biz o rezervleri bugünler için biriktirdik.’ Rezervi kayısıcı için biriktirmiyor, rezervi asgari ücretli için biriktirmiyor. Rezervi emekli için biriktirmiyor ama Ekrem Başkan’a darbe yapmak için biriktiriyor. Mehmet Şimşek’e de yazıklar olsun, AK Parti’ye de yazıklar olsun. Dün Antalya’da bir önceki gün Adana’da, ondan önceki gün Amasya’da ama Türkiye’nin dört bir yanında aynı nida, aynı haykırış: Hükümet istifa, Erdoğan istifa. Çünkü artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Ne emeklinin, ne çiftçinin, ne asgari ücretlinin, ne de esnafın dayanacak gücü kalmamıştır. Artık bu iktidar milletin yakasından düşmeli, sandığı getirmeli, erken seçimde millet kendini bu dertlerden kurtaracak olanları seçmelidir.”

“ERDOĞAN KENDİ PROPAGANDASINI YAPTI”

“Ve bugün aslında çok tarihi bir gündeyiz. Tayyip Erdoğan günlerdir bugün tarihi bir açıklama yapacağını söyledi. Günlerdir açıklamanın yapılacağı salonun hazırlıklarını gösteriyorlar, ‘Üç gün kaldı, iki gün kaldı.’ Millet bugün döndü, kulağını açtı dinledi. Asgari ücrete zam açıklamadı, emekliye zam açıklamadı. Memur emeklisine seyyanen zam vermedi. Atanmayan öğretmene müjde vermedi. Don gören çiftçilere bir ödemeden bahsetmedi. ‘Demokrasiye döneceğim, adil bir yönetim yapacağım’ demedi. Erken seçim müjdesini vermedi ama döndü dolaştı, kendi partisinin propagandası yaptı. ‘Efendim PKK silahları yaktı bundan sonra AK Parti, MHP, DEM birlikteyiz, başkasını istemeyiz. Bundan sonrası Türkiye’nin 100 yılı’ dedi. Önce şunu söyleyeyim. 41 yıldır PKK terör örgütü var, 23 yılı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarında. Erdoğan ya Başbakan ya Cumhurbaşkanı. Geldiği sene 2002’de sadece yedi şehidimiz var. Oradan aldı, yalan yanlış işler yaptı. 2015-16’da 530 şehidimiz var. Geçmişte ‘Çözüm süreci’ dediğinde ‘CHP’yi istemem.’ MHP o zaman buna ‘Apo’yla anlaştın’ diyor, ‘İhanet süreci’ diyor. Bu Devlet Bahçeli’ye ‘Kan emici vampir’ diyor, birbirleriyle çatışıyorlar, CHP’yi istemiyorlar. Arkasından 530 tane şehit veriyoruz. Sanki buralarda hiç suçu yokmuş gibi bugün çıkmış, ‘Biz anlaştık, biz yapacağız, bu işten de fayda göreceğiz’ diyor.”

“TERÖRSÜZ VE DEMOKRATİK TÜRKİYE’NİN ARKASINDAYIZ”

“Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yıllardır teröre karşıyız. Hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye’nin arkasındayız. Biz barışın da demokrasinin de teminatıyız. Biz hem terörsüz hem demokratik bir Türkiye istiyoruz. Karşımızda demokrasiye savaş açan, rakiplerini hapse atan, belediyelere kayyım atayan, seçilmiş siyasetçileri zindanlarda çürüten otokrat bir iktidar var. Bu anlayışla bu ülkeye demokrasi gelmez. Buradan ‘İç cephemiz güçlü olsun’ diyenlere sesleniyorum. Muhalefete zulmederek, zindanları siyasi tutsaklarla doldurarak yapamazsınız. Biz Saraçhane’de yedi gün, yedi gece bütün demokratlar birlikte direndik. Ümit Özdağ’a özgürlük, Ekrem İmamoğlu’na da özgürlük, Selahattin Demirtaş’a da özgürlük dedik. Hep beraber, yan yana, omuz omuza seçilmişlerin yanında durduk. Ama bugün, dün DEM Parti ile görüştük diye bize terörist diyenler, belediye meclislerinde eski DEM’den bir belediye meclis üyesi var, Kent İttifakı var, İstanbul İttifakı var diye belediye başkanlarımızı hapse atanlar, şimdi terör örgütünün başı ile oturdular, anlaştılar. Ama halen daha belediye başkanlarımızı içeride tutuyorlar. Bugün şunu açıkça gördük. Erdoğan umut siyaseti yapamadığı için, tükenmiş olduğu için, perişan olduğu için bir daha seçim kazanma ihtimali olmadığı için bir düşman arıyor, yine düşman siyaseti yapmak istiyor. Erdoğan’a sesleniyorum. Aç olanın karnını doyurmadan, işsiz olana iş bulmadan, dertli olanın derdini çözmeden korku siyasetine geçit yok. Yıllardır ‘Açsın biliyorum, işsizsin biliyorum, yoksulsun biliyorum. Ama oyu bana vermen lazım. Yoksa vatanı böldürecekler, bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler’ diye millete bütün zorluklarına rağmen korku siyasetiyle kendisine oy verdirdi. Şimdi orada yaptığı, orada yaptığı suçlamaların bugün hepsini unuttu. Yeni bir korku siyaseti, yeni bir düşman; Cumhuriyet Halk Partisi. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Durduğum yerden geri gitmem. Teröre karşıyım, barışın da arkasındayım. Siyaseti sana göre yapmam. Gazi’nin partisini, Cumhuriyet Halk Partisi’ni Türkiye’nin birinci partisini kimseye aşağılatmam, alnını karışlarım senin, alnını karışlarım.”

“ERDOĞAN, DÜŞ YAKAMIZDAN”

“Çıkmış Kürt-Türk-Arap, Kürt-Türk-Arap. Hesap; Kürtlerin temsilcisi DEM. Türklerin temsilcisi MHP. Bak bak bak. Arapların temsilcisi kendisi. Suriyelileri doldurdu, Arapların temsilcisi kendisi. Bir çatı kuracak, çatıda vatandaşlık bilinci değil ümmet bilinci olacak. Sünni Müslümanlık üzerinden yeni bir ittifak kuracak ve aklı sıra bunun üzerinden yeni bir ittifakla yürüyecek. Bugün çeşitli siyasi partilerden açıklamalar geliyor. Biz Kürt ve Türk’ün kardeşliğine, gözyaşının bitmesine, şehit gelmemesi için her şeyi yaparız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak durmamız gereken yerde dururuz. Ama Türkiye’ye bir ümmetçilik üzerinden, mezhepçilik üzerinden, din siyaseti üzerinden bu coğrafyada sana hesap yaptırmayız. Biz bu işi Türkiye İttifakıyla nasıl Malatya’da, nasıl bütün Türkiye’de 31 Mart’ta sosyal demokratlar, muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, liberal demokratlar, sosyalist demokratlar, Kürt demokratlar el ele, omuz omuza, gönül gönüle seni nasıl yendiysek, yine yeneceğiz, yine yeneceğiz, yine yeneceğiz. Buradan bütün CHP’lilere sesleniyorum. Asla ve asla korkmayın. Yeni bir ittifak kurulur, orada hiçbir partiyi de hor görmeyin. Hiçbir seçmeni hele hele Kürtleri sakın Tayyip Erdoğan’ın düşündüğü gibi ilkesiz insanlar diye düşünmeyin. Kürt kardeşlerimizin de Türklerin de Alevi’nin de Sünni’nin de kendini nasıl tanımlıyorsa, Laz’ı da Çerkes’i de Roman’ı da bu memleketin vatandaşı ya Misak-ı Milli sınırında ya, baş üstünde, baş üstünde. Ne kim sana kendini kullandırır ne de bambaşka kimlik çatışmaları. Ben Türk milliyetçilerine de kurban olayım, Ülkücülere de kurban olayım, muhafazakârlara da kurban olayım, Kürt kardeşime de kurban olayım. Tayyip Erdoğan düş yakamızdan, düş yakamızdan.”

“115 GÜNDÜR İDDİANAME BİLE YOK”

“19 Mart’ın üzerinden tam 115 gün geçti. Tek bir delil olmadan hala iddianameyi yazmayanlar Ekrem Başkan’ı ve tüm arkadaşlarımızı iftiralarla içeride tutmaya çalışıyorlar. Ama bir yandan Maçka’nın bir evladı, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık. Geçmişte iki kere kanser atlatmış. Nüks tehlikesi var, hastaneye yattı. Doktorlar rapor verdi. ‘İçeride kalırsa hastalığı tekrarlayacak, ölüm tehlikesi olacak, hayati tehlike olacak’ diye. Dün duruşması vardı ama tekrar cezaevine yollandı. Tayyip Erdoğan’ın baskıcı rejimi belediye başkanlarımıza düşman hukuku uyguluyor. Bakın böyle ahlaksızlık olmaz. Hasta birine ya da bir kadına, bir çocuğa, yaşlı bir babaya zulmederek adalet aranmaz. Soruyor kadına ‘Evli misin?’ ‘Değilim.’ ‘Çocuk var m?’ ‘Var, bir kızım.’ ‘Nerede?’ ‘Beraber.’ ‘Şimdi seni tutuklarsam ne olacak o çocuk? Gel, bu iftirayı imzala. Evladına git. Yoksa Silivri’ye.’ Bir başka belediye başkanına soruyor, ‘Anne ve baba sağ mı?’ ‘Sağ. 80 yaşında.’ ‘Gelebiliyorlar mı?’ ‘Geliyorlar’ diyor, ‘Beylikdüzü’nde oturuyorlar, kolay geliyorlar.’ Ertesi sabah Buca Cezaevi’ne, 600 kilometre ileriye naklediyor ki babasına zulüm olsun, çocuğu iftiracı olsun. Kadınları evlatlarıyla, babaları hasta çocuklarıyla, hasta olanları hastaneden cezaevine, cezaevinden hastaneye sürükleyerek zulmedenlere karşı şunu hatırlatırım. Burada hepinize şunu hatırlatmak isterim. Türkiye, Anadolu işgal altında. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Yunan ordusuyla çarpışıyor ve en nihayetinde Yunan işgal orduları kumandanı Trikopis esir düşüyor. Bir çadıra koyuyorlar. Trikopis titriyor, ‘Beni birazdan kurşuna dizdirirler’ diyor. Diyorlar ki ‘Mustafa Kemal geliyor.’ Trikopis diyor ki ‘Beni kendi öldürecek.’ Mustafa Kemal geliyor ve selam veriyor. Diyor ki ‘Korkmayınız. Hayatınızdan endişe etmeyiniz.’ Sigara tablasını çıkarıyor, sigara ikram ediyor. Sohbet ediyor, askerlik konuşuyor ve diyor ki ‘Sayın Komutan ilk esir takasında ordunuza teslim edileceksiniz.’ Ülkesini işgal eden ordunun komutanına, savaşta Mehmetçiğin canına kasteden rakibine esir düşünce insan muamelesi yapan Gazi Mustafa Kemal nerede, seçimlerde kendisini yenene bu muameleyi yapan Recep Tayyip Erdoğan nerede? Yazıklar olsun. Bize bugünkü gibi çiftçiye ‘Al ananı da git’ diyen değil, ‘Köylü milletin efendisidir’ diyen; rakibine zulmeden değil, saygı duyan, saygılı davranan Cumhurbaşkanı lazım. Bize emeklisine de asgari ücretliye de emekçisine de işçisine de memuruna da esnafına da gencine, işsizine de sahip çıkacak bir Cumhurbaşkanı lazım. Bize Ekrem İmamoğlu lazım. ‘Halkın umudu İmamoğlu.’”

“MANAVGAT SAVCILIĞI BUGÜN KABUL ETMİŞ”

“‘560 milyar liralık yolsuzluk var’ dediler, bir delikli kuruş çıkmadı. ‘Bavullarda para var’ dediler, AK Parti’den kalma jammerler çıktı. ‘İmamoğlu’nun lüks araçları’ dediler, MHP’li milletvekilinin çıktı. Gaziosmanpaşa Belediyesi’nden dolar çıktı diye görüntü verdiler, mühür çıktı. Ekrem İmamoğlu’nun koruma müdürünün kasasından ‘Euro bulduk’ dediler, mermi çıktı. Ama Euro görüntülerini, dolar görüntülerini eski video kayıtlardan gösterdiler. En sonunda geçtiğimiz günlerde Manavgat’ta… Arkadaş söylüyordu, ‘Manavgat’ı anlat’ diye. Manavgat’ta bir baklava kutusunun içinde paralar çıktı. Partinin Genel Başkanı olarak gördüm, başımdan kaynar sular döküldü. İki müfettiş, iki muhakkik görevlendirdim, yolladım. Sonunda iş ortaya çıktı. Önümüzdeki hafta partinin ne yaptığını da göreceksiniz ama buradan ifade edeyim. Bizim kusurumuz yok mu? Var. O baklava kutusunu alan adamı vaktiyle belediye meclis üyesi yapmışız. Özeleştirimizi yapacağız, o namussuzu partiden atacağız. Suça bulaşan kim varsa yakasına yapışacağız. Ama işin devamını bir dinle. O namussuz bundan bir ay önce, dün bunu iddia ettim, bugün Manavgat Savcılığı bunu kabul etmiş. Dün iddia ediyordum, bugün gerçek anlatıyorum. Haziranın 3’ünde bu namussuzu yakalamışlar, bolca kaçak içki ve ne olduğu belli olmayan bir tozla. Çıkacak onun ne olduğu. Yüzde 99 uyuşturucu. Almışlar bunu, bir gün tutmuşlar, salmışlar. Almışlar kaçak içkiden, şüpheli paketten hiçbir şey yapmadan salmışlar. Sonra bir ay bu namussuzla birlikte çalışmışlar. Bir ay sonra odaya birini yolluyorlar, ‘Polisle işbirliği yapabilir, rüşvet yakalansın.’ Oraya koyuyorlar. Eliyle koymuş gibi buluyorlar. Kendine söylüyorlar. Rahat, güneş gözlüğünü saçına takıyor. ‘Aç’ diyorlar, eli titremeden açıyor. ‘Göster’ diyorlar, gösteriyor. Sonra biz 36 saatlik görüntülerden görüyoruz ki bu adam polisler odasına girmeden, odadan çıkıyor, koridorda polisle karşılaşıyor. Polis alıp, geri getiriyor. Odaya sokuyor, ‘Kapatın kapıyı’ diyor, mevzu o dakika başlıyor. Başka işten yakalanıp kuyruğu kaptırınca şimdi bu güya itirafçı, iftiracı olmuş. Söylediklerinden doğru çıkan olursa hırsızlığa karışan kim varsa bizden çekeceği var, partiden çekeceği var. Ama işi şuraya getirmişler. Üç belediye meclis üyesi ismi veriyorlar, AK Parti Manavgat’ı alsın diye. Hepsi istifa etti. Bu sefer çağırdılar tekrar, dört belediye meclis üyesi ismi daha verdi. Onları aldılar. Onlar da gözaltına giderken istifa etti. Bu sefer başvurdular, ‘Bu istifalar sayılmasın. Önce belediye başkanını seçelim, Manavgat AK Parti’ye geçsin. Sonra öbürleri gelsin’ diye. Gece-gündüz çalıştık, dün gece YSK’ya başvurduk, yazıları aldık. Manavgat’taki çoğunluğu koruduk. Ama baklava kutusunun üstüne hatırlıyor musunuz? İlk gece bütün AK Partili milletvekilleri, bakanlar, hepsi birden baklava kutusu üstüne partimizin şanlı, şerefli, atamızdan emanet altı okunu yapıştırıp paylaştılar. Neymiş baklava kutusu? Baklava kutusuna altı ok olmazmış. Çünkü üstünde ampul varmış.”

“BU YALANLARI BU MİLLET YEMEZ”

“Buradan şu kadarını söylüyorum. Dünya kadar yalan attılar, dört kişiden biri inanıyor. İki AK Partiliden biri Tayyip Bey’e inanıyor, biri Ekrem Bey’in masumiyetine inanıyor. Türkiye’de yüzde 75 bu yalanlara inanmıyor. Arpaya katsan at yemez, yala katsan it yemez. Bu yalanlarınızı bu millet yemez. Asla da yemeyecek. Diyorlar ki ‘Erdoğan, istifa.’ Erdoğan, bundan 115 gün önce dedi ki ‘Bir ay içinde bunlar insan içine çıkamayacaklar. Bunlar birbirinin gözünün içine bakamayacaklar, birbirinin yüzüne bakamayacaklar.’ Malatya’dayım; İsmet Paşa’nın, Turgut Özal’ın memleketindeyim. Veli Ağbaba’nın memleketindeyim. Buradan bütün Malatyalıların gözünün içine baka baka, televizyondan bütün Türkiye'nin gözünün içine baka baka söylüyorum. Ekrem Başkan masumdur. Atılanlar yalandır, hepsi iftiradır. Ekrem Başkan adayımızdır, namusumuzdur. Şu kadarını söylüyorum. Bizim kendimize güvenimiz tam. Biz ‘3T’ diyoruz; terörsüz Türkiye, tutuksuz yargılama, TRT’den canlı yayın. Biz arkadaşlarımıza güveniyoruz. Siz de o savcılarınıza güveniyorsanız, çıkın karşımıza. TRT’de canlı yayında hesaplaşalım. Mahkemeyi TRT yayınlasın. Ancak şöyle bir uyanıklık görüyorum AK Parti medyasında. ‘Efendim TRT iddianameyi verir. Savunmalarda reklam verir.’ Öyle bir şey yok. Bir kanal tahsis edecek. İddianame de cevapları da savcı da savunma avukatları da herkes ne konuşuyorsa millet dinleyecek. Özel kanallar için, yayınlamak isteyenler için frekans verilecek. Millet iftirayı da görecek, namuslu Cumhurbaşkanı adayımızı da dinleyecek.”

“EY ERDOĞAN, EY SARAYIN SAVCILARI BİR TEK BİZE Mİ?”

“Şimdi Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin hemen arkasında 10 binler ‘Hak, hukuk adalet’ diye bağırırken Malatya’dan bir hatırlatma… Bu binada bir AK Partili oturuyor. Aslında bir CHP’li oturacaktı da başka seçime kaldı. Yüzde 20’lik oyu ankette herhangi bir adayla yüzde 20 alacakken, Veli Ağbaba ile seçim kazanılabilir göründü. Geldi ve bütün Malatya’yı ayağa kaldırdı. Bütün Türkiye’nin dikkatini çekti. Hatta birilerini de birazcık korkuttu. Yüzde 38 ile efsane oldu. İnşallah oturacak oraya bir gün. Gerçi genel seçimler olur da erken seçim olur da parti iktidar olunca Veli Ağbaba ne olur? Bakan olur. Malatya’nın bakanı olur. Bu binada bir AK Partili oturuyor ve diyor ki ‘Benden önceki belediye başkanı bana, 3,5 milyar borç devrettim, dedi. 17,5 milyar borç çıktı.’ Diyor ki ‘Mıcırın tonu 70 lirayken, 265 liraya almış.’ ‘Dört kat pahalıya almış’ diyor. Diyor ki ‘Belediyemizin iştiraki Esenlik’in 100 milyon lira değerinde altı gayrimenkulünü 23 milyon liraya satmış.’ ‘77 milyon bu belediyeyi zarara uğratmış’ diyor. Bunu söyleyen AK Partili, söylediği AK Partili. Şimdi buradan sesleniyorum. Abdurrahman Tutdere’ye, depremzedelere yedirilen yemeğin, 24 bin liralık yemeğin bir iş adamı tarafından ödenmesinin hesabını sorup, tutuklama isteyip ev hapsinde tutacaksın… ‘Mıcır dört kat pahalı alındı’ diyor. Bas bas bağırıyor. Diyor ki ‘77 milyon Malatya zarara uğradı.’ Çağırıp da bir kelime sormayacaksın. Ey Tayyip Erdoğan, ey sarayın savcıları, ey majestelerinin savcıları bu hukuk bir tek bize mi var? Günahsız arkadaşımıza iftira atıyorsun. Kendi belediye başkanın ihbarda bulunuyor, duymuyorsun. Yazıklar olsun böyle düzene. Bir kez daha buradan söylemek isterim ki Cumhuriyet Halk Partisi baklava kutularına da karşıdır, ayakkabı kutularına da karşıdır. 17-25 Aralık’ta dinlemeler usulsüz, deliller kanuna aykırı toplandı diye bütün hepsini yok sayanlar, baba-oğul telefonda ‘Sıfırladın mı oğlum? Babacığım, az kaldı babacığım’ları bu millete unutturamazlar. O gün kutu kutu çıkan paraları önce ‘FETÖ koydu’ deyip, FETÖ defolup gidince faizi ile geri isteyenler; evlerinden para sayma makinaları çıkanlar, baba-oğul sıfırlama konuşanlar bugün tek bir delil olmadan, bir iftira düzeni üzerinden partimizi iktidardan uzaklaştırmak için, milleti kandırmak için kumpas kuruyorlar. Bu kumpası da yırtıp atacağız, o yapılanların da hesabını teker teker soracağız.”

“EĞER İNAT EDERSEN PERİŞAN OLUR GİDERSİN”

“Buradan güya ‘Tarihi açıklama yapacağız’ diye tarihi bir safsatayı konuşma diye prompterdan okuyan Erdoğan’a sesleniyorum: Sen bu ülkeyi yıllarca yönettin. Artık yaşlandın. Artık yoruldun. Kendi gündemine sıkıştın. Bu ülkenin derdini duymuyorsun, sorununu çözmüyorsun. AK Partili de olsa karnını doyuramıyorsun, gencine iş bulamıyorsun, bu ülkeye umut olamıyorsun. Eğer inat edersen bir yıl, iki yıl daha zulmedersin ama perişan olur gidersin. Ama bu ülkenin dayanacak gücü yok. Bence bu yaşlılığa, bu yorgunluğa, bu gerginliğe, bu işi partinde genç bir arkadaşa devrederek, onu aday göstererek karşımıza çıkar, millet karar versin. ‘Yok bırakmam, oturduğum koltuğa çakıldım, ayrılmam. Bu koltuktan kalkmam’ diyorsan görev sürenin yarısındasın. 2,5 senden 2,5 benden. Gel 2 Kasım’da aday ol. Seçilirsen beş yıl daha senin. Seçilmezsen ki seçilemeyeceksin. Bu milletin artık yüzünü güldürelim, yüzünü güldürelim. Bu ülkeyi son yerel seçimleri kaybeden bir iktidar partisi yönetiyor. Bu ülkeyi son anketlerde yüzde 29’a düşen bir parti yönetiyor. Bütün saldırılara rağmen, bütün saldırılara, haksızlıklara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi bütün anketlerde en önde çıkıyor. Tayyip Erdoğan’a buradan bir kez daha sesleniyorum: Yüzde 29’la seni orada oturtmam, seni orada oturtmam. Bak Malatya Meydanı ne diyor? Ey Erdoğan. Duymaz, biraz ağır işitiyor artık. Ey Erdoğan, ben milletim, milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.”

“BU ÜLKEDE HALKIN İKTİDARINI KURACAĞIZ”

“Son seçimlerde ben 2009 yılında ilk belediye başkanı adayı olduğumda rahmetli Baykal, adayımız rahatsızlanmıştı, dedi ki ‘Manisa’ya aday ol.’ Dedim ki ‘Seçim kayıp’, dedi ki ‘Manisa’yı alacaksın.’ Dedim ki ‘Bir önceki seçim 2004’te. Oyumuz yüzde 6.’ Dedi ki ‘Bu seçimde değil ama bir seçimde sen Manisa’yı alacaksın.’ Gittik 6’ydı 13 aldık, 20 aldık, 24 aldık, 30 aldık ve son yerel seçimlere kadar geldik. Vaktiyle 6 aldığımız Manisa’da yüzde 60 aldık. Rahmetli Baykal ‘Bu seçim değil ama bir seçim alacaksın’ demişti. Parti aldı ama o seçimi ben almadım. Oraya resmini asmışsınız, canım kardeşim Ferdi Zeyrek aldı. Allah gani gani rahmet eylesin. Ferdi Başkan’ın ölümünde başta Veli Ağbaba, Malatya’dan çok sayıda siyaset arkadaşımız, il başkanımız, siyasetçiler, dostlarımız hastanede yanımızdaydılar, cenazede yanımızdaydılar. Yasımızda, taziyemizde yanımızdaydılar. Bugün de kardeşimi, Türkiye siyasi tarihinin belki en kalabalık cenazesinde 100 binlerin kıldığı cenaze namazındaki o fotoğrafla beni karşıladınız. Siz Malatyalılar gerçekten dünyanın en iyi insanlarısınız. Hepinizi çok seviyorum. Ve Ferdi’nin bıraktığı yerden, iktidar yürüyüşümüze hep birlikte devam edeceğiz. Ve eninde sonunda, isteriz ki erken seçimde 2 Kasım’da, ama ne kadar kaçarlarsa kaçsınlar eninde sonunda o sandığı getirerek bir şekilde bu seçimi kazanacağız. Ve bu ülkede mağdurların, yoksulların, köylülerin, emekçilerin, emeklilerin; yani halkın iktidarını kuracağız. Dünyanın üzerinde plan kurduğu, hesap yaptığı ülke diye korkmayıp, kendi gençlerimize dünyanın öbür ucunda hayal kurdurtmayacağız. Ve seçimden sonra gençlerimiz için yasaksız bir Türkiye, yasakların yasak olduğu bir Türkiye, vizesiz bir Avrupa, Avrupa Birliği’ne tam üye bir Türkiye yapacağız. Gençlerimiz Avrupa Birliği pasaportuyla bütün dünyada özgürce gezecek. Malatya’dan İstanbul’a gider gibi Avrupa’nın bütün ülkelerine gidecek. Ve biz bunu iktidarımızın ilk birkaç yılında, şimdiden desteğini aldığımız kardeş partilerimizle seçim yaklaştıkça Türkiye’nin önüne koyarak, seçimleri kazanarak hep birlikte başaracağız. Artık kimsenin boynu bükük, hiçbir babanın yüzü önde, hiçbir memurun esnaftan utanacağı, hiçbir esnafın siftahsız kalmayacağı bir Türkiye’yi, herkesin mutlu olduğu bir Türkiye yapacağız. Bunu yapmak için partimize güveniyor musunuz? Adayımıza güveniyor musunuz? Adayımızın Türkiye’nin dört bir yanında gece mitinglerinde, gençlerin yaktığı gibi bu ışıklarla karanlık hücresi aydınlanıyor. Ekrem Başkan’a ve cezaevlerinde suçsuz yatan bütün başkanlara Malatya’dan muhteşem bir koroyla yiğidim aslanım demeye hazır mısınız? Yakalım ışıkları. Helal olsun. Bu Veli Ağbaba’nın Görkemli Hatıralar’daki performansına millet şaşırıyordu, memleketin suyundanmış, havasındanmış. Muhteşem koroya teşekkür ediyoruz.”

“HEP BİRLİKTE İKTİDARA YÜRÜYECEĞİZ”

“Artık bu devleti gayrimeşru bir iktidar, halkın yüzde 70’inin inanmadığı bir iktidar, rakiplerine darbe yapan, sokağa çıkamayan, pazara gidemeyen bir iktidar yönetemez. İşçinin ve emeklinin hakkını vermeyen bir iktidar yönetemez. Emeklisini pazarın dağılma saatlerinde ucuza alışverişe, ezilmiş sebzeye, meyveye iten bir iktidar yönetemez. Gençlerin yüzde 75’i yurt dışına gitmeyi hayal eden, gençlerini buna iten biri iktidar yönetemez. Bunun için biz bu ülkeyi mahkemeye de, gelire de adaleti getirmek için, vergide de adalet olsun, sosyal adalet olsun diye yönetecek bir iktidara hazırlanıyoruz. Gerçek bir toplumsal barış, fırsat eşitliği istiyoruz. Bu ülkeye yatırımın da gelmesini, turistin de gelmesini, üreticinin, patronun da kazanmasını; ancak hakça bölüşülmesini istiyoruz. Ve biz bu ülkenin demokratik olmasını, adil olmasını, zengin olmasını istiyoruz. Böyle bir Türkiye için iktidar yürüyüşüne hazır mıyız? Adayımız hazır mı? Partimiz hazır mı? Malatya hazır mı? Hep birlikte iktidara yürüyecek miyiz? Haydi o zaman yürüyelim arkadaşlar.”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL MALATYA’DA